12 Nisan 2009 Pazar

abisinin doğumgünüsü

3 gün önce abimin doğumgünüydü.
şimdi ben bunu nereye bağlıcam.
tabiki de insanın abisinin olmasının ne kdr mükemmel bişey olduğuna.
niye mi?
çünküü, annenin yasakladığı jelibonları abi gizlice cebine yerleştirir.
2 tekerlek bisiklete binmek için en çok gaz veren abidir, tabi düşüp dizini parçaladığında yarayı anneden gizleyende.
ranzayı üstlü altlı paylaşıosan, geceleri uyku öncesi evre günün en eğlenceli kısmı olur.
tatile çıkmadan önceki gece sabaha kadar plan yapar, tüm geceyi uykusuz geçirirsin.
son muzu abinin yemesi, hep kavga sebebidir.
depresif ergenlik günlerinde abinin aldığı offspring kasedi ilaç gibi gelir.
abinin leman koleksiyonundan sende sebeplenirsin, dersleri şevki teyze, bayır gülü, sandik içi'yle geçerirsin.
biraz daha büyüyünce, yazlıkta akşam sahile gitmek için seslenen çocuğa, ilk pis bakışı abi atar.
tabi seneler sonra erkek arkadaşla rock'N coke için babadan izin koparanda yine abidir.
gibi, gibi, daha milyonlarca, çocukluğun, gençliğin, en güzel zamanların baş kahramanıdır.
ilk absinthe imi kendi elleriyle hazırlamış dünyanın en cool abisine..




şimdilerde bi kız bulmuş, ispanyole, ağzı kulağında dolaşır durur.
bizde onu öyle görür, sevinir dururuz.

6 Nisan 2009 Pazartesi

radiohead kafası


şu sıralar sürekli tek bi albümü dinleyip, tekrar dinleyip, güzelliğine, inceliğine, naifliğine doyamamaktayım.
radiohead in son albümü, in rainbows.
aylarca önce indirmiş ama hiç dikkat ederek, hakkını vererek dinlememiştim.
tüm albüm genel olarak mükemmel bence. tüm albüm boyunca bi boyuttan diğerine, bi zamandan öbürüne parmak uçların üzerinde dans ederek geçtiğin hissini uyandırıcak kadar yumuşak.
ama bi şarkı varki, reckoner die, işte o acaip bişe.
başında çallan zilleri duyunca, daha sonra gelicek olan kısmı için heyecanlanıorum, ve parçayı dinlemek dışında başka hiç bi eylem yapmıyorum.
radiohead i çok seviyorum, depresif ergenlik günlerinde başka tat verirken, genç yetişkinlik döneminde de bambaşka tatlar veriomuş. böylesi bi grupla beraber büyüdüğüm için çok şanslıyım bence.
fırsat bulduğumda yapıcağım ilk iş canlı izlemek olucak bu naif müziği yapan adamları.
bide resmi websitesi adreslerini veriyim hemen; www.radiohead.com

2 Nisan 2009 Perşembe

cohenson çizim çalışmaları

yan komşunun karısı.
hiç çocuğu olmadı.



bebelak.



hiç bi zaman
istemeyeceğim yan komşu.


blog sayfam çok sıkıcı olmuş.
bende otobüste, derste, birini beklerken çizittirdiğim anlamsız çizimlerimi koyim dedim.

1 Nisan 2009 Çarşamba

april can't fool us

bugün 1 nisan. hiç şaka yapanım olmadı, bende kimseye yapmadım.
zeten senelerdir 1 nisan 'ın hakkını vererek yapılmış bi şaka hatırlamıorum.
ama çok net hatırladığım bi tane var. ehehe, onu da dün hatırladım.
ilkokul 3 veya 4. sınıftaydım. meliha isimli bi öğretmenimiz vardı. Hepimiz çok severdik. Tipini tam hatırlayamasamda turuncuya yakın kızıllıkta saçları olduğunu çok net hatırlıorum.
neyse, bu meşhur günde, hocamız sınıfa geldi ve çok üzgün bi ifadeyle müdürün kendisini bizim sınıftan alıp yan sınıfa verdiğini söyledi. Tüm sınıf bi anda, 'yaani artık bizim öğretmenimiz olmıcak mısınız' diye bi yakarışa girmişti.
sınıfın popüler kızı, sanırım adı şeyma'ydı:)), hemen ağlamaya başladı.
onun yoldaşları olan bir grup kızda hemen ağlamaya başladı.
ben de tüm bu yaygaraya bi anlam veremiyordum ama üzgün olmam gerektiğini biliyordum ve birinin bana neden üzülmediğimi sormamasını ümit ediyordum.
ama sonuç olarak o zamanlar pekte sevilmeyen, yazın annemin zorlamasıyla amerikan tıraşı kesilmiş saçlarımla, sinsi, garip bi tiptim, bende fırsat bu fırsattır deyip, mendili kaptığım gibi hıçkırarak sınıfın popüler kızı ve yoldaşlarının arasına attım kendimi. belki de bu toplum sözleşmesine ilk imzamdı.
tüm o hıçkırıkların ve sarılmaların arasında, bu yakınlaşmanın bana parlak bi gelecek hazırladığını düşünüp içten içe mutlu oluyordum.
derken, bizden bölesi bi tepki beklemeyen hocamız da, gözyaşları içinde koşarak sınıfa girip, 'çocuklar ben sizi hiç bırakırmıyım' diye sarılınca, bünyem böylesi bi hezeyan karşısında hepten şoka girdi. tüm bu yoğun duygu akımını hissedemiyor olsamda, topluluktan biri gibi davranıp anlıyor gibi yapmak kolaydı, hemde içten içe eğlenceliydi.
o zamandan beri ne değişti, ben ve popüler kız şeyma'yla akıbetimiz ne oldu diye sorulacak olsa;
hımm, 1 sene sonra ben başka okula başladım, neyse ki orada böylesi numaralar yapmama gerek kalmadan, kolayca sosyal bi çocuk olabildim. popüler kız şeyma da muhtemelen kaşlarını aldırıp,
eteğini 2cm. kısalttırmıştır.
hımm, ben de ne değişti diye düşünecek olursam, sanırım hiç bişe, şuan yanımda çok erdemli bi adam oturup, bu yazdıklarım için 'yavrucuğum, o senin anlayamadığın duygunun adı sevgi idi' dese, yine kopardım.
neyseki yıllar içinde kendim gibi öküz insanları az çok bulabildimde, böle gereksiz muhabbetlere beraber gülebildik. there is hope for all of us.