31 Temmuz 2010 Cumartesi

bir ah çekme seremonisi

saçma bir yaşantıdan daha saçma bir yaşantıya paralel geçiş yapmış gibi hissediyorum.
bu yeni şehirde, ne görmek istediğim yeni yerler, ne de yeni yüzler var.
ne iş var, ne ev var, ne aşk var. tamamıyle bir manasızlık hakim, aldığım kararı sorgulamama neden oluyor. dileğim, şu genel isteksizlik halimin bir an önce geçmesi.
son zamanlarda alplerde kalırken, sürekli nina simone dinledik. şimdi de feeling good dan teselli alarak diyorumki, it is a new dawn, it is a new day, it is new life for me, and i am feeling good!!!

15 Temmuz 2010 Perşembe

bird bird bird bird is the word






heyvan olarak kuş favorim olmasada, bird kelimesini çok seviyorum, arka arkaya söylicem. ve bu heyvanın tasarımda veya fotoğrafta kullanılmasını seviyorum. mesela bi kuş fotoğrafçısı olabilirdim. rengarenk. negzel.


eheheh bu ikinci foto da, bizim evin balkonundan, saksağanlar tarafından istila edilmiş bi kedinin hikayesini anlatıyor. mal kedüt.


birde, google a "amazing facts about the birds" yazdım, evet, kuşlarla ilgili emeyzing gerçeklerin olabileceğini düşündüm gerçekten, ama şöle alakasız bişe buldum;

"One of the most strangely named birds is Turkey. It originated in North America and was taken to Europe in 1500s. When the birds were introduced in England around AD 1541, people thought they have come from Turkey and hence named."
iiüüvvv...şimdi, Turkey mi kuştan çıktı, kuş mu Turkey den çıktı, çözemedim ben. bi yerde mantık hatası var ama neyse..yalandan bir bilgi olsa gerek.
son olarakta, eğer kuşlardan bahsediyorsak, bence kesinlikle en muhteşemleri, penguenler, hatta onlar kuş değil ya, penguen, çok daha süper bir ırk.
ilgilenlere, march of the penguins tavsiye edilir.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

ilk staj görüşmesine çağırılışımın hikayesi/ ehehm

insanın nasılda bir anda tripten tribe girmesi çok enteresan bir husus. hani hep şu filmlerde, orda burda gördüğümüz, okuduğumuz tripler vardır ya. ne bilim, üniversite öğrencisi modeli, sevgilinden ayrılmışsan yeni ayrılmış depresif insan modeli, evli ve mutsuzsan, despırıt model fln filan. bende 6 senelik üniversite maceramı, geçtiğimiz haziranda sonlandırmış bulundum. yani üniversitesi öğrencisi modelinden çıktım. bir sürü biranın eşlik ettiği bir sürü kutlamanın ertesinde, yavaştan yavaştan bişeylerin eksikliğini hissetmeye başladım tabi, sonuçta yeni bi modele girmem gerekiyodu. bende üniversiteden mezun olmuş, işsiz ezik insan tipini benimsedim niyeyse. hayır, sonuçta birsürü başka şeyi benimseyebilirdim. çeşmede çılgınca eğlenen yeni mezun kız modeli, veya hukuktan mezun olmuş geleceği parlak insan vs. ama işte tercih meselesi, ben kendimi işsiz güçsüz moduna soktum, gönderdiğim cvlerime yaklaşık bi hafta cevap gelmemiş olmasıda benim düştüğüm dehlizlerde, beni dahada derinlere itti ne yalan söliyim. artık bende, sanki bi boka yarıyomuşum gibi gazetesini eline alıp devlet siyaset işlerine kafa yoran, hem gündüz kuşağı programlarına saydırıp, hemde izlemekten kendini alıkoyamayan, sigaradan parmakları tütün kokan,bakkalada ayağında terliğiyle giden, evin içinde tatsız esprilerle ev ahalisini neşelendirmeye çalışan, gereksiz bir insandım. derken bir hafta sonra, tamda bugün, istediğim bi bürodan aranmam ve görüşmeye çağırılmamla bu eziyet sona erdi gibi. sonuçta görüşmeye çağırılmakta bi başlangıç. işte bu benim ilk iş görüşmesine çağırılmamın macerası. yaradan kimseyi meşgalesiz bırakmasın diyip, yazımı noktalıyorum. sevgiler.

21 Mayıs 2010 Cuma

the line between

çok iyi bir insan olmakla, yapmacık olmak arasında çok ince bir çizgi var. mesela etrafına karşı sürekli iyi olan tiplere karşı hep bi önyargı içerisinde oluyorum. yani tam olarak önyargı da değil ama biraz bekleyip, hareketlerini ölçme biçme sürem oluyor. aynı şekilde bir çok dala yetenekli olmakla, maymun iştahlılık arasında da çok ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum. aynı şekilde, hem besteci, hem çizer, hem fotoğrafçı bi kişiye denk geldiğimde, aklımdan geçen şey o insanın sadece bir çok dalda hobisi olduğu ama hiçbirinde profesyonel olmadığı oluyor. benim kişisel olarak yaşadığım en büyük çelişkide, birden çok duyguyu aynı anda yaşayıp, birbirleri arasında çok hızlı geçiş yapmamda ortaya çıkıyor. sorsalar, neye sinirlenirsin, ne mutlu eder diye, vericek hiç bir cevabım olmaz. çünkü bende bilmiyorum. hayatın içinde bu kadar çok değişken varken, kendi çekirdek alanımı oluşturmaya çalışmanın bana yalnızca daha çok ağırlık yapacağını düşünüyorum. ama bu durumun dışardan birazda tutarsızlık ve çelişki olarak algınlandığının farkındayım. böyle durumlarda mark twain'in şu sözlerini anımsayıp, teselli buluyorum: 'very well, then i contradict myself, i am large, i contain multitudes.'

12 Mayıs 2010 Çarşamba

yarış atı gibiyim

insanın kendine özgü ufak ufak hobisi, aktivitesi, uğraşısı vs.si olması ne kadar güzel bişeymiş.
ne kadar saçma olursa olsun; misal, ben en sevdiğim filmlerin en sevdiğim sahnelerini tekrar tekrar izlemeye bayılırım.
veya dolaptaki tüm kıyafetleri yere yığıp, hiç bi zaman giymiyeceğim kombinasyonlar oluşturmaya, veya yemek programlarını izleyip, genelde yapmadığım yemeklerin tarifini cookbook uma yazmaya, veya dekorasyon dergilerini kesip kesip, ilerdeki hayali evime koyacağım eşyaları belirlemeye vs. vs.
ama bunları hep deli gibi boş vaktim olduğu için yapabiliomuşum. şimdi herşey lost, gossip girl ve himym ın yeni çıkan bölümlerini takip etmekten ibaret.

25 Kasım 2009 Çarşamba

al beni, götür mexico city e

15-16 yaşlarımdayken, çoğu yaşıtım gibi, kız-erkek ilişkilerinde deneysel takılınan o garip dönemde, benimde benzeri ilişkilerim olmuştu. maksimum 2-3 hafta elele dolaşılıp, sonra biten sabun köpüğü ilişkileri.
hatırlıyorum, bir tanesi benden smsle ayrılmıştı. cevap olarak, ben ayrılmak istemeyip, ona onu sevdiğimi söylemiştim. o da bana, bende seni seviyorum kasımpatım, ama ayrılmamız gerek demişti. bende çok üstünde durmadım tabi.
diğer benzeri bi ilişkimde, bu sefer ayrılmayı planladığım genç irisi sevgilime, doğduğumda hermafrodit olduğumu, ancak sonradan ameliyat olduğumu, ve halen hormon ilaçları kullandığımı söylemiştim. çok iğrenç lan. ve çok saçma. çocukta, benim için önemi yok, ben seni her şekilde seviyorum demişti. tabi sonralarında farklı nedenlerden ayrıldık.
bugün, aradan hemen hemen 10 sene gibi bir zaman geçmiş ve ben yeni yine yeniden bir ayrılık yaşamış ve atlatmaya çalışır bir durumdayım. nedenleri bende saklı, çok kötü bitti, kavgalı bitti.
ve gerçekten herşeyiyle çok değer verdiğim bir insandı. bende artık olgun bir insan olarak, ona aradan geçen bir haftadan sonra mail attım. ona, onun benim için ne kadar değerli olduğundan vs.den bahsettim. attım, evet, çok mature bir davranış, bravo vs.yaa bunun nesi güzel, şuan kendimi kurbanlık koyun gibi hissediyorum. yok mailime cevap yazıcak mı, o da benim çok değerli olduğumu söylicek mi, bilmem ne..öfff
keşke ona eskiden, vücudumun izbe bir köşesinde 3. memem olduğunu, ameliyatla aldırdığımı söyleseydim. en azından kabusu olur, rüyasına girerdim. peh

12 Kasım 2009 Perşembe

başlık yazasım yok!!

geçenlerde 24 oldum. evet, sanırım kayda değer hayatımda gerçekleşen tek gelişme bu son zamanlarda. ruh halim gün içinde sürekli değişiyor. bi an çok mutluyken, bi an etrafımdakilere küfredip ortamdan uzaklaşmak istiyorum. uzun zamandır, yani sanırım bi kaç senedir, daha sade bi insan olmaya çalışıyorum. kafası sade, hayatı sade. sanki kafamdaki ideal hayat tanımı, benim için sadelikten geçiyor. özü sözü bir insan, ruh hali stabil insan vs. vs. ne kadar başarılı oldum bilmiyorum. aslında biliyorum. pekte başarılı olamadım. çünkü çoğu zaman kendimi insanların söylediği saçma sapan şeylerle ilgileniyomuşum gibi yaparken buluyorum. küçük bir örnek belki, veya çoğumuz böyle, sosyal yaşam vs., ama benim için önemli ve ben böyle olmak istemiyorum. ya hiç sallamadan yanından geçiyim, ya da gerçekten o saçma sapan şeylerle bende ilgileniyim istiyorum. ikinci söylediğimin bana ne getirisi olur bilmiyorum. ama saçma bulmak derken, hani kendimi farkılılaştırma çabasına girmekten bahsetmiyorum. cidden alakasız bulduğum , ilgilenmediğim olaylar. misal, hatun kişiler belli bi yaştan sonra güzellik olgusuna takık hale geliyorlar bence. etrafımdaki uzun senedir tanıdığım arkadaşlarım dahi, yok ne yenmeli, göbeği eritmek için hangi hareketler yapılmalı, aman uyku düzenime dikkat etmeliyim modunda takılır oldular. hepsi iyi hoş, ama ben bu muhabetlere katlanamıyorum, içim sıkılıyor. aynı şekilde beni bayan muhabbetlerden biri de erkek arkadaş mevzusu. lütfen artık kızlar birbirlerine erkek arkadaşlarının yaptığı jestleri, sürprizleri anlatmasın. kavgaları, barışmaları vs. konuşulcak birsürü şey var, ayrıca özel hayat arkadaşım, bi yere kadar konuşulur.
yaşlanmak kötü bir şey değil, 7-24 kendimize dikkat etmek zorunda değiliz. bırakalım herşeyi doğal olgusuna işte, mis gibi. erkek arkadaş, hayattaki tek tutanağımız olmasın, birsürü yapılıcak güzel şey var, ne bilim bi hobi edin mesela kendine.
işin özü, benimde içine girmiş olduğum yaş aralığından, hemcinslerimin bu dönem içerisinde takındıkları nevrotik hal ve tavırlardan hiç memnun değilim.
hayır, beni de kendilerine benzeticekler diye korkuyorum.